DEVAM: 121. Teyemmüm
272
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
يُونُسُ عَنْ
ابْنِ
شِهَابٍ عَنْ
عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ بْنِ
عُتْبَةَ
حَدَّثَهُ
عَنْ
عَمَّارِ
بْنِ يَاسِرٍ
أَنَّهُ كَانَ
يُحَدِّثُ
أَنَّهُمْ
تَمَسَّحُوا
وَهُمْ مَعَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِالصَّعِيدِ
لِصَلَاةِ
الْفَجْرِ
فَضَرَبُوا
بِأَكُفِّهِمْ
الصَّعِيدَ
ثُمَّ
مَسَحُوا
وُجُوهَهُمْ مَسْحَةً
وَاحِدَةً ثُمَّ
عَادُوا
فَضَرَبُوا
بِأَكُفِّهِمْ
الصَّعِيدَ
مَرَّةً
أُخْرَى
فَمَسَحُوا بِأَيْدِيهِمْ
كُلِّهَا
إِلَى
الْمَنَاكِبِ
وَالْآبَاطِ
مِنْ بُطُونِ
أَيْدِيهِمْ
Ammar bin Yasir (r.a)
şöyle haber vermiştir: "Sahabiler, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve
Sellem) ile beraber oldukları halde, sabah namazı için yeryüzü (toprak)
cinsinden bir şeyle teyemmüm ettiler. Şöyleki: Ellerini yere vurdular sonra
yüzlerini bir kere meshettiler. Bilahere ellerini tekrar yere vurdular ve her
iki ellerini omuzlarına ve koltuk altlarına kadar avuçlarının içiyle
meshettiler."
Diğer tahric. İbni
Mace, tahare; Ahmed b. Hanbel, IV, 321.
AÇIKLAMA: İbn Reslan ve el-Munziri, Ubeydullah bin
Abdullah'ın Ammar bin Yasir'i görmediğini söyleyerek bu hadisin munkati'
olduğuna hükmetmişlerdir. ibn Mace bu hadisi Ubeydudullah'ın babasından,onun da
Ammar'dan rivayeti şeklinde muttasıl olarak tahric etmiştir. İbnü'l-Arabi de
"Ammar hadisindeki ıztırap, noksanlık, ziyade ve başka illetlere rağmen,
ulemanın bu hadisin sıhhati üzerindeki ittifakı şaşılacak şey!" demiştir.
Müellifin
bu ve bundan sonraki hadisi getirmekten maksadı teyemmümün yapılış şeklini
göstermek ve teyemmümün ne ile yapılacağını belirtmektir.
Hadiste
geçen “said” kelimesinin manası, ister toprak, ister başka birşey olsun, yer yüzünün
adıdır. Zeccac'ın manasının bu olduğunda lugatçılar arasında bir ihtilaf
bilmiyorum" demiştir. Bu kelimenin, sadece toprak için kullanıldığını
söyleyenler de olmuştur. Bu yüzden alimler kendisiyle teyemmüm yapılabilecek
maddeler hakkında ihtilaf etmişlerdir.
Evzai
ve Sevri'ye göre, yer yüzündeki her şeyle hatta kar ile teyemmüm edilebilir.
İmam
Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel, Hanefi imamlarından Ebu Yusuf, Davud ve İbn
Munzir, teyemmümün ancak uzuvlara tozu yapışan toprakla sahih olduğu
görüşündedirler.
İmam
Malik, yanmadığı müddetçe yer yüzündeki her türlü madde ile teyemmümün sahih
olduğunu söylemiştir.
İmam
Ebu Hanife ve İmam Muhammed'e göre (mezhebin görüşü de budur) yandığı zaman kül
olmayan ve erimeyen arz (yeryüzüne dahil) cinsinden her şey ile teyemmüm
yapılabilir. Buna göre toprak kum, taş, kireç ve sürme gibi maddelerle teyemmüm
sahihdir. Ama odun, tahta gibi yanınca kül olan, demir, kurşun, bakır gibi
ateşte yumuşayan maddelerle teyemmüm sahih değildir. Bu görüş, "said"
kelimesinin manasına en uygun düşenidir. Ayrıca bu babın mukaddimesinde
manasını naklettiğimiz '"Bana yeryüzü namazgah ve temizleyici
kılındı" şeklindeki Hadis ile Ebu Davud'da 331 numarada gelecek olan ve
Resulullah (s.a.v.)'in duvardan teyemmüm ettiğini bildiren Hadis de Hanefi
mezhebinin görüşünü te'yid etmektedir.
---
Mahir:
Yukarıdaki tarifte erimeyen, yumuşamayan şeyler ifadesi kullanılmış ve buna
kum'un dahil olduğu belirtilmiştir. Şöyle bir sorun var ki; kum 1370 derecede
cam'a dönüşür, erir. Benzer örnekler çoğaltılabilir. Ayrıca Buzullar da arz kar
ve buzdur. En doğrusunu Celle ve A'la bilir.
---
Hadiste
geçen .... ibaresindeki "min" harf-i cerrinin manasında olması mümkün
olduğu gibi, ibtidai gaye için olması da caizdir. Terceme birinci ihtimale göre
yapılmıştır. İkinci veçhe göre mana, "avuçlarının içinden omuzları ve
koltuk altlarına kadar mesnettiler" şeklinde olur.
Teyemmümde,
ellerden mesh edilecek kısmın, parmak uçlarından, dirseklere kadar olduğunda
ulema aşağı yukarı müttefiktir. Sadece Zühri'nin bu hadisin zahiri ile amel
ederek koltuğa kadar meshedilmesinin gerektiği görüşünde olduğu nakledilmiştir.
Cumhur,
bu hadisle ilgili olarak şöyle demiştir: "Ammar ve beraberindekiler,
kendilerinde husus ifade eden bir delil bulunmadığı için el kelimesini zahiri
manasına göre tabir etmişlerdir. Çünkü el, parmak uçlarından koltuğa kadar
uzanan uzvun adıdır. Ama bilahere, dirseklerden sonraki kışımın sükutuna dair
icma delili meydana gelmiş geriye kalan kısım yani parmaklardan dirseklere
kadar olan uzuv aslı üzere kalmıştır. Üstelik teyemmüm abdestten bedeldir.
Bedel olan birşey bedel kılınana muhalif olamaz."
İmam
Şafii, -üzerinde durduğumuz hadisteki koltuklara kadar- "mesh ile ilgili
haber, Resululah'ın emri ile olmuşsa, bu mensuh efendimizin emri ile olmamışsa
hüccet yine Resulullah'ın emri olandır." der.
Hattabi
"Dirseklerden yukarısını meshetmenin lüzumlu olmadığı hususunda ulema
müttefiktir" demiştir.
Bu
Hadisin zahiri, teyemmümde, biri yüz, diğeri de eller için olmak üzere iki defa
yere vurulacağına delildir. Ulemanın çoğunluğunun görüşü de bu şekildedir.
Ata,
Mekhul, Davud, Evzai, Taberi, Ahmed, İshak bin Rahuye ve İbn Munzir'e göre yüz
ve eller için sadece bir vuruş kafidir. Malikiler'e göre eller yere iki defa
vurulur, fakat bunlardan birincisi farz ikincisi sünnettir.
İbn
Sirin ve İbnu'l-Museyyeb ise, elleri yere üç defa vurmanın şart olduğu
görüşündedirler.
HHanefi
mezhebine göre teyemmümün farzları, bir niyet ve iki meshten ibarettir. İmam
Züfer'e göre niyet farz değildir.
Şafiilere
göre, teyemmümün farzı beştir: 1. Niyet etmek, 2. Toprağı mesh edilecek uzva
nakletmek, 3. Bütün yüzü meshetmek, 4. Elleri dirseklerle beraber meshetmek, 5.
Tertibe riayet etmektir.